|
AKCİĞER KANSERİ HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER
AKCİĞER KANSERİ HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER
Akciğer kanseri teşhisi bir çok soruyu ve açık
anlaşılabilir cevap ihtiyaçlarını da beraberinde getirir. Hazırlamış
olduğumuz bu kitapcığın hastalarımıza yardımcı olacağını umuyoruz.
Kitapçıkta akciğer kanserlerinin bazı nedenleri, korunma yolları,
hastalığın belirtileri,ortaya çıkışı, teşhisi ve tedavisi ile ilgili
bilgiler bulunmaktadır. Bu önemli bilgilere sahip olmak, hastalar ve
ailelerinin hastalıkla mücadele konusunda yardımcı olacaktır.
KANSER NEDİR?
Bütün kanser tipleri vücudun ana hayat ünitesi
olan hücrelerimizde gelişir. Kanseri anlamak için, normal hücrelerin
nasıl kanserli hücrelere dönüştüğünü anlamak faydalı olacaktır.
Vücudumuz bir çok tipteki hücrelerden oluşur. Normal olarak hücreler
büyürler, bölünürler ve daha çok hücre oluştururlar. Böylece vücudun
sağlıklı çalışmasını sağlarlar. Ama bazen bu durum bozulur ve
hücreler yeni hücrelere ihtiyaç yokken dahi bölünmeye ve çoğalmaya
devam ederler. Bu fazla hücreler bir tümöre neden olurlar. Tümörler
iyi veya kötü huylu olabilirler. İyi huylu (benign) tümörler kanser
değillerdir. Genellikle ameliyatla alınırlar, çoğu vakada da tekrar
oluşmazlar. İyi huylu tümörlerdeki hücreler vücudun diğer
bölgelerine yayılmazlar. En önemlisi iyi huylu tümörler çok nadir
hayatı tehdit ederler. Kötü huylu (malign) tümörler kanserdirler bu
hücreler anormaldir, kontrolsüz olarak bölünürler. Bu kanser
hücreleri etraflar ındaki dokuyu istila edip yok edebilirler ve aynı
zamanda kanser hücreleri kötü huylu tümörden ayrılıp kan dolaşımına
ve lenfatik sisteme girebilirler (metastaz) . Bu durum kanserin
orijinal tümörden nasıl ayrılıp vücudun diğer bölgelerinde yeni
tümörler oluşturduğunu açıklar. Akciğerler solunum sistemimizin bir
parçasıdırlar ve sünger benzeri koni şeklindeki organlardır. Sağ
akciğerin 3 bölümü vardır. Bu bölümler lop diye adlandırılır ve 2
loplu sol akciğerden biraz daha büyüktür. Nefes aldığımız zaman,
hücrelerimizin yaşaması ve normal fonksiyonlarını yerine
getirebilmesi için gerekli olan oksijen (O2) akciğerlere girer.
Nefes verdiğimizde vücudumuzdaki hücrelerin oksijeni yakması sonucu
oluşa atık ürünü karbondioksit (CO2 ) akciğerlerden dışarı atılır.
Akciğer Kanseri: Akciğerler de başlayan
kanserler iki ayrı tipe ayrılırlar. Küçük hücreli olmayan akciğer
kanseri ve küçük hücreli akciğer kanseri. Bu kanserlerin birbirinden
ayırımı, hücrelerin mikroskoptaki görüntülerine göre yapılır. Her
iki tip kanserde değişik şekillerde gelişip yayılır ve tedavi
edilirler.
Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanseri :
Küçük hücreli akciğer kanserlerinden daha yaygındır ve genel olarak
daha yavaş gelişir ve yayılırlar. Bu kanserin 3 ana tipi vardır: Bu
tipler arasında tedavi ve yaşam süresi açısından fark yoktur.
Küçük Hücreli Akciğer Kanseri : Bu kansere
bazen de yulaf yulaf hücresi kanseride de denir. Küçük hücreli
olmayan akciğer kanserine göre daha az yaygındır. Bu tipdeki
kanserler daha hızlı gelişir ve vücudun diğer organlarına yayılması
da daha fazladır. Akciğerlerde başlayan kanserler 2 tipe ayrılırlar.
Mikroskop altında hücrelerin görüntüsüne göre küçük olmayan hücreli
akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanseri. Her tip akciğer
kanseri farklı şekilde büyür, gelişir ve tedavi edilir.
Akciğer Kanserinde Risk Faktörleri;
Akciğer kanser oluşumu tek bir sebebe bağlanamaz.
Yapılan araştırmalar sonucu akciğer kanserinin bir çok nedeni
bulunmuştur. Çeşitli faktörler akciğer kanser oluşumunda rol
oynayabilir. Bunların çoğu tütün kullanımıyla ilişkilidir Kanser
bulaşıcı değildir. Bazı insanların akciğer kanser olma riski
diğerlerinden daha fazladır. Aşağıdaki durumlarda kanser riski
artmaktadır.
Sigara; Sigara içmek akciğer kanserine
neden olur. Tütündeki zararlı maddeler (karsinojen) akciğerdeki
hücrelere zarar verir. Zamanla bu zararlı etkiler hücrelerde kansere
neden olabilirler. Bir sigara içicisinin akciğer kanseri olması;
hangi yaşta sigara içmeye başladığı, ne kadar süredir sigara içtiği,
günde içtiği sigara sayısı, sigarayı ne kadar derin içine çektiğiyle
alakalıdır. Sigara içmeyi bırakmak bir kişinin akciğer kanseri olma
riskini büyük ölçüde düşürür.
Puro ve pipo; puro ve
pipo kullananlar bunları
kullanmayanlara göre daha çok akciğer kanseri olma riskine
sahiptirler. Kişinin kaç yıldır puro veya
pipo içtiği , günde kaç adet içtiği ve ne kadar derin
içine çektiği, kanser olma riskini etkileyen faktörlerdir. İçlerine
çekmeseler de puro ve pipo
içicileri akciğer ve ağız kanserinin diğer tipleri için de risk
altındadırlar. Pasif içiciler (tütün dumanına maruzkalanlar);
akciğer kanseri olma riski pasif içicilik durumunda da artmaktadır.
Asbest; Belli bazı endüstrilerde
kullanılan ve doğal olarak fiberlerde bulunan bir mineral grubudur.
Asbest fiberleri partiküllere ayrılmaya meyillidirler ve havada
dolaşıp kıyafetlere yapışırlar. Bu partiküller solunduğu zaman
akciğerlere yerleşirler ve orada akciğer hücrelerini zarara
uğratırlar ve böylece kanser gelişme riskini artırırlar. Çalışmalar
asbeste maruz kalan işçilerde akciğer kanseri gelişme riskinin maruz
kalmayanlara göre 3-4 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Bu artış
gemi inşası, asbest madenleri, izolasyon işi ve fren tamiri gibi
endüstrilerde çalışanlarda gösterilmiştir. Akciğer kanseri olma
riski asbest işçileri sigara içiyorlarsa daha fazladır. Asbest
işçileri iş verenleri tarafından temin edilen koruyucu malzemeleri
kullanmak ve tavsiye edilen iş ve güvenlik prosedürlerini takip
etmek zorundadırlar.
Hava Kirliliği; Akciğer kanseri ile hava
kirliliğine maruz kalmak arasında bir ilişki bulunmuştur. Ama bu
ilişki açıkca tarif edilememiştir ve daha fazla araştırma yapılması
gerekmektedir.
Akciğer Hastalıkları; Verem gibi bazı
akciğer hastalıkları kişinin kanser olma riskini artırırlar. Akciğer
kanserinin veremle etkilenen bölgelerde daha fazla gelişme eğilimi
vardır.
Hastanın hikayesi; Bir kere akciğer
kanseri olan kişinin tekrar ikinci akciğer kanseri olma riski, hiç
kanser olmamış kişiye oranla daha fazladır. Akciğer kanseri tanısı
aldıktan sonra sigara içmeyi bırakmak, ikinci bir akciğer kanseri
gelişmesini önleyebilir. Riskli meslekler; madenciler, tekstil,
izolasyon ve tersane işçileri, petro-kimya, baca temizleyiciler,
plastik sanayi işçileri, maden ve kaynak işçileri, çamaşır suyu
üreticileri, cam seramik,muşamba ve batarya
işçileri,boya,dökümhaneler,çelik işçileri Akciğer kanserinden
korunmanın en iyi yolu sigara içmeyi bırakmak veya hiç
başlamamaktır.
BULGULARIN FARKINA VARILMASI
Akciğer kanserinin belirti ve bulguları:
1- Bitmek bilmeyen ve zamanla daha kötüye giden
bir öksürük
2- Kalıcı göğüs ağrısı
3- Kan tükürmek
4- Nefes darlığı
5- Hırıltılı nefes alıp-vermek.
6- Sık sık zatürre veya bronşit olması ve
geçmemesi
7- Boyun ve yüzde şişkinlik
8- İştahsızlık ve kilo kaybı
9- Yorgunluk
Bu bulgular akciğer kanserinden veya daha az
ciddi durumlardan kaynaklanabilir. Bulguların bir doktor taraf ından
değerlendirilmesi gerekir.
AKCİĞER KANSERİNİN TANISI
Belirtilerin nedenlerini bulmaya yardımcı olması
için doktor kişinin geçirdiği hastalıkları, tütün kullanma ( sigara,pipo,puro
vs.) durumunu, çevresel veya mesleki olarak maruz kaldığı maddeleri
ve diğer aile fertlerinde kanser olup olmadığını sorgular. Göğüs
röntgeni ve bazı testler isteyebilir. Eğer akciğer kanserinden
şüpheleniyorsa balgam tetkiki (sputum sitoloji ; akciğerlerdeki
mukozadan derin öksürükle çıkan materyalin mikroskopta incelenmesi)
ister.Bu tetkik akciğer kanserini tespit etmek için basit ve yararlı
bir testtir. Doktorun kanserden emin olmak için akciğer dokusunu
incelemesi gerekebilir. Biyopsi ile alınan küçük bir doku parçasının
patolog doktor tarafından mikroskop altında incelenmesi kişinin
kanser olup olmadığını gösterir. Bu doku parçasını almak için bir
çok yöntem vardır.
1)Bronkoskopi: İnce ve ışıklı bir tüp (
bronkoskop) hava yollarını görmek için ağızdan sokulur, hava yolları
incelenir ve buradan küçük bir doku parçası alınır.
2) İğne aspirasyonu: Göğüsten bir iğne
sokularak tümörden küçük bir doku parçası alınması işlemidir.
3)Torasentez: Bir iğne kullanılarak
akciğerleri çevreleyen sıvıdan biraz alınıp bu örneğin
incelenmesidir.
4)Torakotomi: Kanseri tanımak için
tümörden bir parça almak amacıyla göğüs kafesinin cerrahi müdahale
ile açılmasıdır.
HASTALIĞIN EVRELENDİRİLMESİ:
Yapılan tetkikler sonucu hastada kanser
saptanırsa doktor hastalığın hangi evrede olduğunu öğrenmek
isteyecektir. Bu evrelendirme kanserin yayılıp yayılmadığını
yayılmış ise vücudun hangi bölgesine yayıldığını bulmak için
yapılır. Akciğer kanseri genellikle beyin ve kemiklere yayılır.
Hastalığın evresini bilmek doktorun tedaviyi planlamasına yardımcı
olur. Kanserin yayılıp yayılmadığını bulmak için kullanılan bazı
tetkikler şunlardır: Bilgisayarlı tomografi Magnetik Rezonans
İncelemesi Kemik sintigrafisi; Kanserin kemiklere yayılıp
yayılmadığını gösterir. Az bir radyoaktif madde kan dolaşımına
verilir ve anormal kemik gelişimi olan yerde toplanır.Tarayıcı
denilen alet bu alanlardaki radyo aktif seviyesini ölçer ve bunu
röntgen filmine kaydeder.
Mediastinoskopi / Mediastinotomi: Mediastinoskopi
kanserin göğüsteki lenf düğümlerine yayılıp yayılmadığını gösterir.
AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİ
Tedavi bir çok faktöre bağlıdır. Bunlar akciğer
kanserinin tipi, hastalığın evresi ve hastanın genel sağlık
durumudur. Bir çok değişik tedaviler ve tedavi kombinasyonları
tedavide kullanılır. Ameliyat sonrası gözle görünür, tespit edilecek
düzeyde kanseri kalmayan hastalara verilen ek tedaviye adjuvan
tedavi denir. Adjuvan tedavi ameliyat sonrası gözle görülmeyen ancak
geride kalmış olması muhtemel az sayıdaki kanser hücrelerini
öldürmek amacı ile verilir. Adjuvan tedavi verilip verilmeme kararı
patoloji raporundaki özelliklere, hastanın yaşına, ve genel durumuna
göre belirlenir. Hastalar ameliyat sonrası adjuvan tedavi olarak
sadece kemoterapi veya sadece radyoterapi veya hem kemoterapi hem
radyoterapi tedavisi alabilirler. Bazen, çok erken evrede olan
hastalarda ameliyat sonrası adjuvan tedavi gerekmeyebilir.
Cerrahi: Kanseri yok etmek için yapılan
operasyondur. Cerrahi müdahalenin tipi kanserin akciğerdeki yerle
şimine bağlıdır. Akciğerdeki küçük bir parçayı almak için yapılan
operasyon ‘wedge’ veya ‘segmental’ rezeksiyon olarak adlandırılır.
Eğer cerrahi olarak tüm lob alınırsa (lobektomi), sağ veya sol
akciğerin biri alınırsa (pnomonektomi) olarak adlandırılır. Bazı
tümörler yerleşimi, büyüklüğü ve hastanın genel sağlık durumu
nedeniyle ameliyat edilemez.
Kemoterapi:kanser hücrelerinin ilaçlarla
öldürülmesidir. Genellikle birden fazla ilaçtan oluşur. Kemoterapiyi
yalnız bu konuda özel eğitimi olan hemşireler verir. Kemoterapinin
verilme sayısı kür diye ifade edilir (1. kür, 2. kür gibi) ve
genellikle aynı ilaçlar 21 veya 28 günde bir tekrarlanarak verilir.
Kemoterapi çoğunlukla damardan sıvı şeklinde ayaktan tedavi
merkezlerinde veya ağızdan hap olarak verilir. Bazen hastanın genel
durumundaki bozukluk, verilen ilaçlar veya ilaçların veriliş
şekillerine göre hastaların tedavilerini hastanede yatarak almaları
gerekebilir. Her kür sonrası hastalar medikal onkoloji
polikliniğinde kontrol edilirler. Bu kontrollerde hastalar muayene
edilir, şikayetleri dinlenir, ilaçların yan etkileri sorgulanır ve
vücuttaki diğer organlara bir zarar verip vermediğini araştırmak
için bazı kan tetkikleri istenir. Her kür öncesi kan sayımının
yapılması ve bu sayımın kemoterapiyi veren yetkili hem şirelere
gösterilmesi gerekmektedir. Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi
alıp almayacağını, eğer alacaksa kaç kür alacağını patoloji
raporundaki tümöre ait özellikler belirler. Ancak bu kararların
verilmesinde hastanın yaşı, genel durumu da önemli rol oynar. Bir
gün içinde 12 saatten fazla zamanını yatarak geçirecek kadar genel
durumu kötü olan hastalara kemoterapi verilmesi, yan etkilere
tahammül edemeyeceklerinden uygun değildir. Kemoterapi yapılması
planlanan hastalar, ameliyat olmuşlarsa ameliyattan sonraki 3 hafta
içinde kemoterapinin başlanması tercih edilir. Kemoterapi alan
hastalar her kemoterapiden yaklaşık bir hafta kadar sonra medikal
onkoloji polikliniğinde doktor kontrolünden geçmelidir. Bu kontrolde
hastalar muayene edilir, şikayetleri dinlenir, kemoterapinin yaptığı
yan etkiler değerlendirilerek gerekirse ilacın dozunda yeniden
ayarlama yapılır.
Işın tedavisi:Aynı zamanda radyoterapi de
denir. Kanser hücresini öldürmek için yüksek enerjili ışınlar kullan
ılmasıdır. Sınırlı her alana uygulanır ve bu alandaki kanser
hücrelerini etkiler.Radyoterapi bir tümörü küçültmeye yönelik olarak
cerrahiden önce veya kanser hücresini yok etmek için yapılan bir
müdahaleden sonra uygulanabilir. Doktorlar radyoterapiyi genellikle
kemoterapi ile birlikte cerrahi tedaviye karşı birinci alternatif
olarak kullanırlar. Nefes darlığı gibi belirtilerin giderilmesi için
de kullanılabilir.
Foto dinamik terapi: Bu özel bir kimyasal
maddenin kan dolaşımına verilmesi ve hücreler tarafından
alınmasıdır. Bu kimyasal madde normal hücreleri hızla terk eder.
Fakat kanserli hücrelerde daha uzun bir süre kalır. Daha sonra bu
hücrelere lazer ışığı uygulanarak maddenin aktif hale geçmesi
sağlanır ve hücreler öldürülür. Küçük hücreli olmayan akciğer
kanseri tedavisi: Küçük hücreli olmayan akciğer kanseri hastaları
bir çok değişik yolla tedavi edilebilirler. Tedavinin seçimi
hastalığın yaygınlığı ile ilgilidir. Cerrahi müdahale en yaygın
tedavi şeklidir. Radyoterapi ve kemoterapi de hastalığın süresini
yavaşlatma ve semptomları kontrol etmede kullanılabilir. Küçük
hücreli Akciğer kanseri tedavisi: Küçük hücreli akciğer kanseri
hızlı yayılır. Bir çok vakada hastalık tanı onduğunda vücudun diğer
bölümlerine de yayılmıştır. Doktorlar vücuda yayılmış kanser
hücrelerine ulaşmak için hemen hemen her zaman kemoterapi
kullanırlar. Kemoterapi içeren tedavi de akciğerdeki tümörler veya
vücudun diğer bölümlerindeki tümörler hedeflenerek
uygulanabilirler.Bazı hastalara beyine yönelik radyoterapi orada
kanser olmasa da uygulanabilir. Bu tedaviye koruyucu beyin
ışınlaması denir. Bu beyinde tümör oluşmasını engellemek için
verilir. Cerrahi tedavi küçük hücreli akciğer kanserinde çok az
uygulanır.
YAN ETKİLER
Kanser tedavisinin yan etkileri tedavi tipine
bağlıdır ve her hasta için farklı olabilir. Doktor ve hemşireler
tedavinin muhtemel yan etkilerini hastalara açıklarlar. Yan
etkilerden korunmak için tedavi öncesi ve sonrası yollar önerirler.
Cerrahi Akciğer kanseri için temel tedavi yöntemidir. Akciğer
cerrahisinden sonra göğüste hava ve sıvı birikme
eğilimindedir.Hastalar genellikle dönmekte, öksürmekte ve derin
nefes almada yardıma gerek duyarlar. Bu hareketler tedavi için
önemlidir. Çünkü geri kalan akciğer dokusunun genişlemesine yardımcı
olur ve fazla hava sıvı birikmesine engel olurlar. Göğüste ağrı,
nefes darlığı akciğer cerrahisinin yaygın yan etkileridir. Hastalar
eski enerji ve güçlerine kavuşmak için hafta-aylara ihtiyaç
duyabilirler. Kemoterapinin yan etkileri verilen ilaca göre değişir.
Genel bir kural olarak kemoterapi hızla çoğalan hücreleri etkiler.
Kanama sırasında pıhtılaşmayı sağlayan, hastalıklara karşı
savunmamızı yapan ve vücudumuzdaki organlara oksijen taşıyan kan
hücreleri hızlı çoğalan hücrelerdir. Bu kan hücreleri kemoterapi
aldıktan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra sayıca azalırlar ve bu
nedenle çabuk morarma veya diş fırçalama gibi küçük işlemler sonrası
kanama olabilir. Normalde vücudumuza girdiklerinde savunma
sistemimiz güçlü olduğundan hastalık yaratmayan mikroplar kemoterapi
sonrası savunmamızı sağlayan hücreler azaldığından kolaylıkla ateşli
hastalıklara yakalanmamıza neden olabilirler.Bu dönemde yıkanarak
yediğimiz çiğ sebze ve meyvelere (örneğin salata gibi) en az 10 gün
kadar yemekten kaçınmalısınız.Unutmayınız ki bu yasak meyve ve
sebzelerin hastalığınız üzerine olan herhangi bir etkisinden dolayı
değil, ne kadar temiz yıkasanız da yiyeceğiniz sebze veya meyvenin
üzerinde kalmış olması muhtemel mikroplardan kaçınmak içindir.
Yiyeceklerinizin bu zaman dilimi içinde pişmiş
olmasına dikkat ediniz. Eğer 38.50C in üstünde bir saati geçen
ateşiniz olursa mutlaka doktorunuza ulaşınız. Ateşiniz var ve kan
hücreleriniz kan sayımında düşük bulunursa antibiyotik tedavisi
almanız gereklidir. Kan hücrelerinizin sayısında meydana gelen bu
azalma bir hafta ila 10 gün içinde kendiliğinden geçer ve hücreler
normal sayılarına ulaşır. Bir ba şka hızlı çoğalan hücre grubu
sindirim sistemi hücreleri ve kıl kökü hücreleridir. Bu nedenle
kemoterapi sonrası genellikle ilk haftadan sonra saçlar dökülür.
Hastalarda iştah kesilmesi, bulantı, kusma, ishal ve ağız yaraları
gelişebilir, bu yan etkilerin hemen hepsi ilaç tedavisi ile kontrol
altına alınabilir. Bu yan etkiler kısa sürelidir, hastaların
şikayetleri bir sonraki kemoterapi başlamadan önce geçmiş olur
Kemoterapinin bahsetti ğimiz bu yan etkilerinin şiddeti hastadan
hastaya değişir. Günümüzde modern kemoterapilerle uzun, kalıcı yan
etkilere rastlamak nadirdir. Ancak bazı kemoterapi ilaçları kalp
üzerinde olumsuz etkiler yapabilir, bu tür ilaçları kullananlarda
doktor periyodik olarak kalbinizin etkilenip etkilenmediğini anlamak
için tetkikler ister. Bugün kullanılan kemoterapi ilaç dozları ve
kemoterapi kür sayıları kalp üzerinde olumsuz etki yapacak boyutta
değildir. Bazı kemoterapi ilaçlarını aldıktan yıllar sonra kan
kanseri yani lösemi gelişme riski vardır. Ayrıca bazı kanser
ilaçları yumurtalıkları etkileyerek yumurta hücrelerini öldürürler,
böylece yumurtalıklar kadınlık hormonu olan estrojeni üretemez ve
hastalar menopoza girerler. Adetler seyrekle şir yada durabilir ve
bu durumda kadınlar hamile kalamazlar. Özellikle 35-40 yaşın
üzerinde kemoterapi ile meydana gelen k ısırlık kalıcıdır. Daha genç
hastalarda kemoterapi süresince kesilen adetler bir süre sonra
normale dönebilir. Sağlık personeli kemoterapi sonrasında tedavinin
olası yan etkilerini açıklarlar ve şikayetleri yok etmeye yönelik
yollar önerirler. Kemoterapi ilaçları çoğunlukla damardan verilir ve
verildikleri damara zaman içinde zarar verip, damarın sertleşmesine
ve dışarıdan bakıldığında gözle fark edilebilir hale gelmesine neden
olabilirler. Kemoterapi al ırken veya aldıktan sonraki gün ilacı
aldığınız kolda kızarıklık şişme ve yanma olursa hemen doktorunuza
haber vermelisiniz. Kemoterapi alırken herhangi bir nedenle ağrı
kesici kullanmanız gerekirse doktorunuza danışınız. Çünkü bazı ağrı
kesiciler vücuttaki kan hücrelerinde sayıca veya işlevce azalmaya
neden olabilirler. Bunun dışında kalp, akciğer ve böbrek
hastalığınız için kullandığınız ve hayati önemi olan ilaçlarınıza
kemoterapi süresince devam edebilirsiniz. Kullanmak zorunda
olduğunuz bu ilaçları doktorunuza yapt ığınız ziyaretlerde
göstererek bir sakınca olup olmadığını sormanız uygun olur.
Radyoterapi kemoterapi gibi hem kanserli hem de normal hücreleri
etkiler.Radyoterapi aldıkları süre içinde hastalar mümkün olduğunca
istirahat etmelidir. Tedavi gören bölgedeki cilt kızarabilir, kuru,
hassas ve kaşıntılı olabilir.Tedavinin sonuna doğru aynı bölge daha
ıslak ve akıntılı hale gelir. Bu derinin ışına karşı verdiği bir
reaksiyondur. Bu alan mümkün olduğunca hava ile temas edecek şekilde
olmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden bu dönemde kaçınılmalıdır.
Işın tedavisi aldığı süre içinde bu bölge suyla temas
ettirilmemelidir. Doktora sormadan bu bölge için herhangi bir losyon
ya da krem kullanılmamalıdır.Işın tedavisinin deri üzerindeki
etkileri geçicidir. Fakat etkilenmenin derecesi hastadan hastaya de
ğişir. Bazen ışın tedavisi almış alan bölgede cilt rengi normale
göre daha koyu renkte kalabilir. Metastatik hastalıkta özellikle
beyin metastazlarında beyin ışınlaması yapılır.Bu işlem 1 hafta veya
10 gün kadar sürer, ışın tedavisine bağlı bulantı ve kusma gibi yan
etkiler gelişebilir.Bu durumlar için radyoterapist tedavi öncesinde
ve tedavi devam ederken alınması gereken ilaçları hastaya anlatır
Beyine radyoterapi alan hastalar baş ağrısı, deride değişiklikler,
yorgunluk, bulantı, kusma, saç dökülmesi, haf ıza ve düşünme
süresiyle ilgili problemle karşılaşalabilirler.Bir çok yan etki
zamanla geçer. Radyoterapinin diğer yaygın yan etkileri boğazda
kuruluk ağrı, yutma zorluğu, yorgunluk, tedavi olan bölgede doku
değişiklikleri ve iştah kaybıdır.
DİĞER YAN ETKİLER
Kanser iştah azalmasına neden olabilir. Bazı
hastalarda ağızda tatsızlık oluşur. Çoğunlukla tedavilerin yan
etkileri olan bulantı, kusma ve ağızda yaralar hastanın yemek
yemesini güçleştirir. Fakat beslenme çok önemlidir. Öğünler mutlaka
yeterli kalori ve protein içermelidirler. Böylece kilo kaybı ve
dokuların kendini tekrar tamir etmesi sağlanabilir. Tedavi alan
hastalar, düzenli ve yeterli beslenirlerse kendilerini daha enerjik
ve iyi hissedeceklerdir ve ilaçlar ın yan etkileri daha az
görülecektir.
Verilen tedavi ile iyileşme şansı nedir?
Bazen hastalar iyileşme şanslarının rakamlarla
ifade edilmesini isterler. Aslında yapılan büyük çalışmalarda hangi
evredeki hastanın ortalama ne kadar süre yaşayabileceğine dair
rakamsal yüzde değerleri mevcuttur. Ancak unutulmamalıdır ki bu
istatistiksel değerler binlerce hastaya ait değerlerin bir
ortalamasıdır, yani herhangi bir kanser hastasına ne olacağını
önceden kestirmek için kullanılması tam olarak doğru olmaz. Kanseri
olan iki hastanın gelecekte ne olacağı birbirinden farklıdır,
tümörün ve hastanın kendisine ait bugün henüz bilemediğimiz pek çok
faktör aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler
göstermesinde etkili olmaktadır. Bu nedenle kendinizi başka
hastalarla kıyaslamayınız
HASTALARIN TAKİBİ VE TAKİBİN ÖNEMİ:
Akciğer kanseri tedavisinden sonra hastanın takibi de çok önemlidir.
Düzenli kontroller sağlık durumundaki de ğişiklikleri ortaya
çıkarır. Böylece eğer kanser tekrarlar ya da yeni kanser oluşursa bu
mümkün oldu ğunca çabuk tedavi edilebilir. Bu kontroller muayene,
göğüs filmi ve çeşitli laboratuar testlerini içerir. Kontroller
arasında ortaya çıkan herhangi bir sağlık problemi hemen doktora
bildirilmelidir. Tedavi sonrası önerilen özel bir diyet yoktur,
dengeli beslenme, fazla yağlı yiyeceklerden kaçınma, düzenli
egzersiz yapmak yani normal şartlar altında her sağlıklı insanin
uyması gereken kurallar sizin için de geçerlidir. Kilo kaybı,
iştahsızlık, aşırı yorgunluk, bulantı-kusma, baş dönmesi, karın
ağrısı ve dolgunluk, kemik ağrısı, iki haftadan fazla süren öksürük,
baş ağrısı olduğunda normal periyodik kontrol zamanınızı beklemeden
doktorunuza ulaşmanız gereklidir. Tedavi s ırasında ve sonrasında
cinsel yaşamınıza eskiden olduğu gibi devam etmenizde bir sakınca
yoktur. Kemoterapinin yumurtalık hücreleri üzerinde olan mutajenik
(bebekte ciddi anormallikler olabilmesi) etkileri nedeni le tedavi
süresince gebeli ği önlemek için doğum kontrol yöntemlerinden biri
tercih edilmelidir. Verilen kemoterapi ilaçlarının çoğu
yumurtalıkların çalışmasını bozar ancak bu etkilenmenin derecesi
hastadan hastaya de ğişir.Genç erkek hastalar gelecekteki yapay
döllenme yada invitro fertilizasyon için kemoterapiden önce
spermlerinin saklanmas ını isteyebilirler.Bazı kemoterapik ilaçlar
periferik sinirlerdeki duyuları etkilediğinden ereksiyon yeteneğini
yada ereksiyon sağlamayı ve sürdürmeyi engelleyebilirler. Tanı
sonrası tedavi planı ile yaşadığınız fiziksel ve ruhsal sıkıntılar,
hastalığa veya tedaviye bağlı yorgunluk, halsizlik hissi, cinsel ya
şamınızın, istek ve heyecan duyma gibi duygularınızı etkileyebilir.
Cinsel ya şamınız ile ilgili bu tür sorunlar , bu dönemde
yaşadığınız ve tedavi sonrası geçen diğer sorunlar gibi zaman içinde
geçecektir. Cinsel ya şamınıza yönelik kaygılarınız olduğunu ve bu
konuda yardım almak istediğinizi tedavi ald ığınız kemoterapi
ünitesindeki doktor ve hemşirelere belirtmekten çekinmeyiniz .
KANSER HASTALARININ DESTEKLENMESİ
Ciddi bir hastalıkla beraber yaşamak kolay
değildir. Kanser hastaları tıbbi ve fiziksel değişikliklerle baş
etmek bir yana hayatlarını zorlaştıran bir çok endişe, duygu ve
düşüncelere sahiptir. Kanser hastaları işlerini sürdürebilme,
ailelerinin geleceği ve günlük aktivitelerini yapabilme konusunda
endişelidirler. Yapılan tetkikler, tedaviler, hastanede yatma
gerekliliği, tedavi ücretleri onları endişelendirir. Bu duygusal
durumla baş etmek içinde yardıma ihtiyacı vardır. Aslında bir hastan
ın bu duygusal durumuna dikkat etmek tedavinin bir parçasıdır.
Sağlık personelinin desteği, destek grupları, hastadan hastaya
ilişkiler kişinin kendisini daha az yalnız hissetmesini önler ve az
stresli olmasını sağlar. Hayatlarının kalitesini artırır. Kanser
destek grupları kanser hastalarının tecrübelerini paylaşmak ve
konuşmak için güvenli ortamlar sağlar. Hastalar sağlık personeline
böyle bir grup bulmak için danışabilirler. Doktorlar, hem şireler ve
diğer sağlık çalışanları onların tedavi, çalışma ve diğer
faaliyetleri konusundaki sorularına yardımcı olurlar. Bunun yanı
sıra dernekler, danışmanlar, dini topluluklar ve üyeleri hastaların
kişisel problemleri ve gelecekleri ile ilgili olarak onların
kaygılarını giderici yaklaşımlarda bulunabilirler. Arkadaşlar ve
akrabalar hastalara destek olabilir. Hasta, onunla dertleşecek diğer
kanserli hastalarla tanışabilir. Kanser hastaları destek grupları
oluşturup onlarla tedavinin etkileri ve kanser konusunda
bildiklerini paylaşabilir. Bu konuda akılda tutulması gereken her
hastanın farklı olduğudur. Her ikisi de aynı kanser hastası olmasına
rağmen bir hasta için doğru olan tedavi ve yaklaşım diğeri için
yanlış olabilir. Daima doğru olan arkadaşların ve diğer aile
üyelerinin önerilerinin doktora danışıldıktan sonra uygulanmasıdır.
YAZAN:
Prof. Dr. Serdar Turhal
Onkoloji Uzmanı
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_1907.htm adresinden alınmıştır.
|
|